10 Ocak 2012 Salı

Olmasaydı sonumuz böyle vol1 part:2


=part.2=


-eren-

… apartmanın önüne geldiğinde mağaradan çıkmış gibi gözlerini oğuşturup güneşe baktı. tam o esnada şıp diye bişey alnının ortasına damladı.. kafasını biraz kaldırdığında ise apış arası terinden dolayı kahverengiye dönmüş, çamaşır makinesi tarafından bile aklanamamış beyaz bir don, çamaşır ipinden eren e el sallarcasına dalgalanıyordu. senin de ananı sikeyim nihat abi diye geçirdi içinden.. 

'bir tane kupon alıp ziyaların kahvesinde bir altılı ganyan da tüm ayakları tek geçerim, ' diye düşünse de ceplerini tekrar yokladı; mevcut para 1,5 tl'ydi. 
1 ganyan ise 2,40 tl.. başka zamana artık diye sineye çekerek tarihi hamamın arkasında, bekar odalarının oradaki fırından 1 ekmek aldı.  poşet istedi ama fırıncı 1 ekmek için poşet vermedi. onun yerine gazete kağıdına sarıp eren in eline ekmeği tutuşturdu.  eren ekmeğin ucundan koparıp yiye yiye kadın bakkal a doğru seyirdi. 
öğlen güneşi altında yürüyordu. işi gücü olan çoktan gitmişti ancak sokaklarda nedenini bilmediği bir kalabalık vardı. nasıl para kazanıyo bu amına kodumun çocuğu diye süngerci dükkanının önüne tezgahını kurmuş bıçak bileyen bileyciyi izledi bir süre. süngercinin yanındaki toptan kuruyemişçi dükkanı her zamanki gibi para basıyordu. hele lokumcu ise bildi bileli oradaydı hep.  tam yarı duygulanmıştı ki yanındaki adam böğürerek yere balgam tükürdü.  eren, içten içe buralara ait olmadığını düşünmeye başladı. köyden çalışmak için amcaoğullarıyla gelip, küçükpazarda bekar odasında 12 yıldır yaşıyor olması, arasıra aponun karpuzculuktan kazandığı para, erol un konfeksiyondan kazandığı haftalık, yaşar ın araba teybi ve bilimum hırsızlığı, kendisinin de arasıra yaptığı ırgatlık dışında ellerine geçen para olmaması, hemen her gün polis tarafıından çevirilip kimlik sorulmasının sebeplerini sorguladı. bir de diğer amcaoğulları musa gelecekti bugün yanlarında kalmaya. 'sik var gel amına koyim' diye kendi kendine konuşa konuşa, küfrede ede yokuştaki kadın bakkala geldi. 

her halde hiç bir zaman parasıyla alamayacağı raftaki pringles kutusuna gözü takıldı. ne kadar ulvi bir kutuydu o..  solda yerdeki sepetin içinde turşu poşetleri vardı. lahanalı,hıyarlı,domatesli karışık poşetler vardı ama eren in tercihi herkesin olduğu gibi sade hıyarlı poşetti ve cebinde 70 kuruşu vardı. turşu ise 1.20 liraydı. 
haşlanmış yumurtanın üzerinde ise 30 kuruş yazıyordu. eren e ise 2 tane lazımdı.
'bozuk para taşımayı sevmiyorum o halde 10 kuruşu harcayayım' diye aklından saniyelik bir fikir geçti. bu duruma kendisi de dayanamayarak güldü. 
önündeki müşteri yarım ekmek arası kaşar salam yaptırıyordu. adamın işi bitene kadar eren kendi kendine deminki düşüncesine gülüyordu. adam bir ara arkasına baktı eren dudağını büzüp gülmesini gizlemeye çalıştı ama bu kez daha kötü oldu. kahkahayı patlattı  bunun üzerine salam kaşarla uğraşan kadın bakkal da erene baktı. eren keşke ''aklıma bir fıkra geldi abla ya'' demeseydi. yok yere tırt adam pozisyonuna düştü bir de.. 

müşteri gittikten sonra eren  yumurtalarını alıp, poşet uzatan kadın bakkala deminki düştüğü durumu telafi etmek ve 'buraların adamıyım' , 'ben de sizdenim' imajı çizmek için brus vils sırıtışı yaparak tek dirseğini tezgaha dayadı. ancak dirseğini dayadığı yerin altı boşluk olduğu ve diğer uçta kavanozun içindeki haşlanmış yumurtaların dengeyi koruduğunu anladığında ise çok geçti.  
yumurtaların hepsi üzerine fırladı. 

yere düşen kabuklu yumurtaların kabukları çatlıyordu, aralarında bakkalın ekmek arası yapmak için hazırda tuttuğu kabuksuz yumurtalar ise yerde boing boing diye seke seke tezgah altlarına, 2 tanesi ise dükkanın dışına fırladı. 

eren bir elinde ekmek ile yokuş aşağı seken haşlanmış yumurtaların arkasından koşuyordu, tam peşinde olduğu yumurtayı yakaladığını düşündüğü anda yumurtanın önüne ayağını set yaptı ancak yumurta terlikli ayağın üzerinden sekerek bu sefer zıplaya zıplaya yokuş aşağı gitmeye başladı. uzun bir kovalamacanın ardından yumurtalar sahil yoluna çıktılar ve ikisi de araçların altında  ezildi. 

eren kan ter içindeydi.. 
bu kez kendi durumuna yorum yapmadan yavaş yavaş ziyanın kavesinin oraya gitti. bir yandan kopara kopara ekmeğini yiyordu. aklında ise yokuş aşağı yumurtaları kovalarken kadın bakkalın ardından ettiği beddua sahnesi vardı.

artık bugünkü parası olan 70 kuruşu (2 tane 25'lik, iki tane 10'luk kuruş) cebinde tek eliyle birbirine sürttürerek takla attıra attıra küçükpazar daki kahvenin önüne geldi. pazar günü olmasına rağmen kahve ful doluydu. bütün başlar tek bir yöne; 37 ekran televizyona yönelmiş, televizyonda ise ferdi tayfur filmi oynuyordu.  

ekmek yiye yiye biraz film izledi. sonra muziplik olsun diye 'hoo' diye bağırdı.kahvedeki bütün başlar selam verircesine bir an erene, sonra tekrar televizyona döndü. eren in en sevdiği eğlence buydu. tam kaçmaya yelteniyordu ki sol elinde gazeteye sarılı ekmeği bir köpeğin kokladığını fark etti. sağ eliyle ''hoşt,poşt'' diye kovmaya çalıştı. ancak sokak köpeklerinin müstakbel sahipleri olan mahallenin piçleri ile göz göze geldi. piçlerden biri ''tuttss tutss karabaş tuttss'' diye iri köpeği eren in üzerine saldırması için teşvik etti. köpekle göz göze gelen eren yavşaksal bir gülümseme ile ''karabaaaaş geah geah muuck pçuu'' diye tuhaf ses efektleri eşliğinde köpeği yumuşatmaya, ekmek vermeye çalıştı. ekmekle ilgilenmediğini görünce elindeki ekmeği yere bırakıp topukladı.. köpek peşine takılmıştı.. 

erenin köpek peşinde, son sürat yolda bir apartman ile kaldırımın kenarına park etmiş aracın arasında, yerlerde oturan kadınların arasına daldı. 
arkasına dönüp kadınların çığlık çığlığa kaçışını izlerken, arkasından gelen camcı kamyonetini farkedemedi.. 

(devam edecek)